Beğeniyi Kovalamak Hayatı Kaçırmak: Sosyal Medyanın Görünmeyen Bedeli
Acıbadem Üniversitesi’nden Doç. Dr. Alper Bilgili, sosyal medyanın beğeni kültürü, kıyaslama, tüketim baskısı ve bağımlılık üzerindeki etkilerini değerlendiriyor; bilinçli kullanım için pratik öneriler paylaşıyor.
“Beğeniyi Kovalamak Hayatı Kaçırmak”: Sosyal Medyanın Görünmeyen Bedeli
İYİ PSİKOLOG / İSTANBUL, TÜRKİYE
“Like” kültürü neden bu kadar çekici?
Acıbadem Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Bilgili, dijital çağda beğenilme ve onay alma ihtiyacının sosyal medya ile bambaşka bir boyuta taşındığını vurguluyor. Doğuştan gelen kabul görme isteğinin platformların “anlık geri bildirim” mekanizmalarıyla sürekli tetiklendiğini belirten Bilgili, “Beğeninin karşılığını hemen alıyoruz; bu kısa vadede dopamini artırıyor fakat uzun vadede bağımlılık, kıskançlık ve tüketim baskısı gibi olumsuz sonuçlar doğuruyor” diyor. Ona göre sorun, sadece psikolojik değil; kişilerarası ilişkilerden toplumsal normlara uzanan geniş bir etki alanı var.
Kıyaslama döngüsü: Başkalarının hayatı neden daha “mutlu” görünüyor?
Sosyal medyada kaydırdığımız içeriklerin önemli bölümü abartılı ya da seçilmiş anlardan oluşuyor. Doç. Dr. Bilgili, “Kullanıcılar bu parıltılı yaşamı gerçek sanma eğiliminde. Araştırmalar, insanların başkalarının daha mutlu yaşadığına inandığını ve kıskançlığın arttığını gösteriyor. Bu iki sonuç birbirini besliyor” değerlendirmesini yapıyor. Sürekli kıyaslama ise değersizlik, yetersizlik ve kronik tatminsizlik duygusunu derinleştirerek kaygı ve depresif eğilimleri tetikleyebiliyor.
Bildirim bağımlılığı: “Birazdan bakarım” tuzağı
Bildirim kontrol sıklığının saatlere değil dakikalara indiğine dikkat çeken Bilgili, bu alışkanlığın tesadüf olmadığını, platformların insan davranışını şekillendiren mekaniklerle tasarlandığını belirtiyor. Değişken ödül döngüleri, sonsuz kaydırma ve sosyal onay göstergeleri (beğeni, yorum, paylaşım) kullanıcıyı platformda daha uzun tutmak üzere kurgulanıyor. Sonuç olarak odak süresi kısalıyor, üretkenlik düşüyor ve ilişkiler “anlık tepkiye” göre şekilleniyor.
Tüketim baskısı ve mikro-hedefleme: “İstemedim, ama aldım”
Sosyal medya sadece tüketimi özendirmiyor; onu görünmez ve kişiye özel hale getiriyor. Sponsorlu içerikler, influencer iş birlikleri ve platformların ilgi alanı temelli hedeflemesi, kullanıcıyı tam da “satın almaya açık” olduğu anda yakalayabiliyor. Doç. Dr. Bilgili, “İhtiyacımız olmasa bile, sürekli maruz kaldığımız için tüketmek istiyoruz. Platformlar, reklamı gerçek muhatabına ulaştırmada ana akım medyadan çok daha etkili” diyor. Bu döngü, borçlanma eğilimi ve finansal stres gibi ikincil sorunları da tetikleyebiliyor.
Minimalizm bile gösteriş aracına dönüşür mü?
Tüketim karşıtı görünen minimalizm akımlarının dahi sosyal medyada yeni bir statü sembolü haline geldiğini belirten Bilgili, “Bazıları sahip olduklarını azaltmak yerine, minimalist videolarda gördüklerini edinmeye yöneliyor; amaç yeniden beğeni toplamak oluyor” diyor. Platformların beğeni/erişim mantığı, iyi niyetli farkındalık çabalarını dahi “gösteri”ye dönüştürebiliyor.
Doğru kullanılırsa: Ağ kurma, görünürlük ve kamusal fayda
Olumsuz yanlara rağmen sosyal medyanın güçlü yönleri var: Mesleki ağ kurma, niş bilgi kaynaklarına ulaşma, sesini duyuramayan grupların görünürlük kazanması ve tüketici hakları açısından hızlı mobilizasyon. Bilgili, “Fayda, ancak amaç odaklı ve bilinçli kullanımda ortaya çıkıyor” diyerek denge vurgusu yapıyor.
Zararı azaltmanın 7 pratiği
-
Niyetinize karar verin: Neden giriyorum? (Haber, iş, arkadaş takibi). Niyete uymayan akışı sınırlayın.
-
Zamanı çerçeveleyin: Günlük süre ve oturum sayısı için cihaz içi sınırlayıcıları etkinleştirin; haftada en az bir günü “dijital şabat” yapın.
-
Akışı temizleyin: Kıyaslama tetikleyen hesapları sessize alın, bildirimleri kapatın.
-
Tek görev kuralı: Sosyal medyayı “mola” olarak değil, günün belirli saatlerinde tek başına bir etkinlik olarak planlayın.
-
Gerçeklik hatırlatıcıları: “Bu bir vitrin; tamamı değil” notunu görünür bir yere yazın.
-
Bedensel farkındalık: Tüketim sonrası duygunuzu kısa not edin (kıskançlık, boşluk, gerilim); tetikleyicileri tanıyın.
-
Üretim önceliği: Tükettiğiniz her 30 dakikaya karşılık 10 dakika üretim (okuma notu, yazı, egzersiz, yüz yüze sohbet) koyun.
Doç. Dr. Bilgili, hatırlatıyor: “Sosyal medyada ne paylaşacağımıza kafa yorarken, yaşamın kendisi elimizden kayabiliyor. Paylaşmaya odaklanırken, yaşamın kendisini kaçırıyoruz.” Olumsuz etkilerden uzak durmak, yalnızca irade meselesi değil; dikkat ve zamanımızı metalaştırmak üzere tasarlanmış platformlara karşı bilinçli bir farkındalık gerektiriyor.
İyiPsikolog.com’daki içerikler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve yayın tarihi itibarıyla mevcut bilimsel kanıtlar esas alınarak hazırlanmıştır. Sağlığınıza ilişkin tanı ve tedavi için hekim/psikiyatri uzmanı veya yetkili sağlık kuruluşuna başvurunuz. Acil durumlarda 112’yi arayınız.
İyi Psikolog / Hayatı Güzelleştirmek Elinizde
www.iyipsikolog.com













