Her Üç Kadından Biri Şiddet Yaşıyor: TSSB’nin Sessiz Yüzü ve Etkili Tedavi Yolları

Kadına yönelik şiddetin kapsamı, Türkiye’de TSSB’nin yaygınlığı ve travma odaklı psikoterapilerin neden etkili olduğu anlatılıyor; korku–çaresizlik döngüsünü kırmanın klinik ve sosyal adımları özetleniyor.

Her Üç Kadından Biri Şiddet Yaşıyor: TSSB’nin Sessiz Yüzü ve Etkili Tedavi Yolları

Her Üç Kadından Biri Şiddet Yaşıyor: TSSB’nin Sessiz Yüzü ve Etkili Tedavi Yolları

İYİ PSİKOLOG / ANKARA, TÜRKİYE

Kadına yönelik şiddetin kapsamı: Yalnızca darbe değil, tehdit ve yoksunluk da şiddet

Kadına yönelik şiddet, yalnızca fiziksel saldırıdan ibaret değil; cinsel zorlamadan psikolojik baskıya, ekonomik yoksun bırakmadan özgürlük kısıtlamasına uzanan geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Dünya Sağlık Örgütü verileri, 15 yaş üstü kadınların yaklaşık üçte birinin yaşamlarının bir döneminde eşi ya da birlikte olduğu partner tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Bu oranı somutlaştırmak için, 15 dakika boyunca sokakta yürürken karşınıza çıkan her üçüncü kadının bir şekilde şiddet yaşamış olabileceğini düşünmek bile yeterince sarsıcı. Üstelik tabloya psikolojik şiddet eklendiğinde, mağduriyetin ölçeği dramatik biçimde büyüyor.

Travmanın psikiyatrik adı: TSSB nasıl gelişir, neler yaşatır?

Fiziksel yaralanma veya cinsel saldırı gibi olaylar, psikiyatrik sınıflandırmada travmatik deneyim olarak tanımlanıyor ve bu deneyimlerden sonra en sık görülen sorunlardan biri Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB). Şiddetten uzak, güvenli bir ortama geçtikten sonra bile kadın; istemsiz anıların zihne hücum etmesi, kabuslar, irkilme ve tetikte olma hali, kaçınma davranışları, yoğun korku ve öfke gibi belirtiler yaşayabiliyor. Şiddeti hatırlatan nesneler (örneğin bir kemer ya da haber görüntüsü), yerler veya kişiler yoğun sıkıntıyı tetikleyebiliyor. Cinsel şiddet öyküsü olan birçok kadın için bedenleri dahi bir “hatırlatıcı”ya dönüşebiliyor; bu nedenle banyo yapmayı karanlıkta tercih etmek gibi davranışlar görülebiliyor. Uykusuzluk, dikkat güçlüğü, işlevsellikte düşüş ve bazı durumlarda kendine zarar verme girişimleri tabloya eşlik edebiliyor.

Türkiye’den veriler: Sığınma evlerinden toplum örneklemlerine

Türkiye’de yapılan çalışmalar, sığınma evine yerleşmiş kadınların uzun yıllara yayılan çoklu şiddet stresörlerine maruz kaldığını; bu kadınların yaklaşık yarısında TSSB, üçte birinde depresyon geliştiğini bildiriyor. Toplum temelli örneklemlerde de yakın ilişkilerinde fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet yaşayan kadınların yaklaşık yarısında TSSB belirtileri saptanmış durumda. Dikkat çekici bir bulgu ise psikolojik şiddetin yaygınlığı: Yakın ilişkide psikolojik şiddet yaşayan kadın oranı yüzde 80’in üzerine çıkarken, yalnızca psikolojik şiddete maruz kalanların dahi üçte birinde TSSB’nin geliştiği görülüyor. Bu veriler, “tehdit algısı yaratan” her türlü şiddetin ruh sağlığı üzerindeki travmatik etkisini ciddiyetle ele almak gerektiğini gösteriyor.

Korku ve çaresizlik döngüsü: Neden sürüyor?

Araştırmalar, TSSB ve depresyonun en güçlü belirleyicileri arasında “güncel korku” (yeniden şiddet görme endişesi) ve “çaresizlik” duygusunun öne çıktığını ortaya koyuyor. Ayrılık veya boşanma süreçlerinin belirsizliği, failin takibi ya da tehditleri gerçekçi bir tehlike hissi yaratabiliyor. Tehdit belli ölçüde ortadan kalksa bile, travma anıları ve kaçınma davranışları korkuyu besleyerek döngüyü sürdürebiliyor. Kadınların, şiddeti hatırlatan ortalama onlarca durumdan kaçınması, günlük yaşamı kısıtlıyor; bu da iş, eğitim ve sosyal hayata katılımı zayıflatıyor.

Etkili psikolojik destek: Güvenlik, travma odaklı terapi ve güçlendirme

Şiddet gören kadınlarda izlenecek yol, önce güvenliği sağlamak, ardından travma odaklı psikoterapilerle (örneğin maruz bırakma temelli yaklaşımlar, bilişsel işleme terapisi gibi) korku tepkilerini söndürmek ve kontrol duygusunu yeniden inşa etmektir. Terapötik süreç; tetikleyicilerle güvenli ve yapılandırılmış biçimde yüzleşmeyi, kaçınma döngüsünü kırmayı, olumsuz inançları yeniden çerçevelemeyi ve işlevselliği artırmayı hedefler. Bununla birlikte, hukuki destek, barınma olanakları, ekonomik güçlendirme ve sosyal ağların mobilize edilmesi; iyileşmenin sürdürülebilirliği için kritik bileşenlerdir. Unutulmamalıdır: Amaç, gerçekçi olmayan (ancak tetiklenen) korkuları azaltmak, gerçek risklere karşı ise planlı ve destekli koruma sağlamaktır.


İyiPsikolog.com’daki içerikler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve yayın tarihi itibarıyla mevcut bilimsel kanıtlar esas alınarak hazırlanmıştır. Sağlığınıza ilişkin tanı ve tedavi için hekim/psikiyatri uzmanı veya yetkili sağlık kuruluşuna başvurunuz. Acil durumlarda 112’yi arayınız.

İyi Psikolog / Hayatı Güzelleştirmek Elinizde
www.iyipsikolog.com