Sürekli Özür Dilemek: Nezaket Mi, Özgüven Sorunu Mu?
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, sürekli özür dileme davranışının nedenlerini, çocukluk çağı travmaları, sosyal kaygı ve düşük özgüvenle ilişkisini açıklıyor. Kadınların daha çok özür dilemesinin toplumsal nedenleri ve bu alışkanlığı değiştirme yolları.

Sürekli Özür Dilemek: Nezaket Mi, Özgüven Sorunu Mu?
İYİ PSİKOLOG / İstanbul, Türkiye
Günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız "özür dilerim" ifadesi, bazen basit bir nezaket göstergesi olmaktan çıkarak kişinin iç dünyasındaki psikolojik sorunların bir yansıması haline gelebiliyor. Uzmanlar, sürekli ve yersiz özür dileme davranışının, kişinin özgüvenini derinden etkilediğini ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde yıprattığını belirtiyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, bu davranışın altında yatan nedenleri, toplumsal cinsiyet rollerinin etkilerini ve bu alışkanlıktan kurtulma yollarını detaylı bir şekilde açıklıyor. Aydın, sürekli özür dilemenin, düşük benlik saygısı ve reddedilme korkusu gibi derin psikolojik temellere dayandığını vurguluyor.
Özür Dilemek, Onaylanma İhtiyacının Bir Yansımasıdır
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, sürekli özür dileme eğiliminin aslında bir nezaket ifadesi olmaktan ziyade, bireyin onaylanma ve reddedilme korkusuyla başa çıkma stratejisi olduğunu ifade ediyor. Düşük benlik saygısı, sosyal anksiyete bozukluğu, hatta travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi durumlarla ilişkili olabileceğini belirtiyor. Sosyal fobisi olan bireylerin, yanlış bir şey yapmamış olsalar dahi, "yanlış anlaşılma" endişesiyle sürekli özür dileyebildiklerini aktaran Aydın, bu davranışın köklerinin genellikle çocukluk döneminde atıldığına dikkat çekiyor.
Aşırı eleştirel, cezalandırıcı veya otoriter ebeveyn tutumlarının, çocukta "yanlış yaparsam sevgiyi kaybederim" inancını geliştirmesine yol açabileceğini kaydeden Aydın, "Travmatik deneyimler, özellikle duygusal veya fiziksel istismar, çocuğun ilerleyen yaşlarda uyum stratejisi olarak sürekli özür dilemesini tetikleyebilir. Böyle bir çocuk, yetişkinlikte de karşısındakinin olası öfkesini yatıştırmak için refleksif olarak özür dilemeye devam edebilir." şeklinde konuştu. Bu durum, kişinin özür dilemeyi bir savunma mekanizması olarak kullanmasına neden olur.
İlişkileri ve Özgüveni Zayıflatan Bir Döngü
Sürekli özür dileme davranışı, bireyin kendi içinde yaşadığı kaygı ve güvensizlik duygularını dışarıya yansıtır. Başlangıçta mütevazı ve düşünceli bir tavır olarak algılanabilse de, zamanla kişinin özgüvensiz, kararsız ve pasif biri olarak görülmesine neden olabilir. Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, bu durumun sosyal ilişkilerde hem kişinin kendisi hem de çevresi için yorucu hale geldiğini belirtiyor. Özellikle arkadaşlık ve romantik ilişkilerde, bu davranışın karşı tarafın kendisini daha üstün bir konumda hissetmesine ve ilişki dinamiğinin sağlıksız bir şekilde dengesizleşmesine yol açabileceğini vurguluyor.
Aydın, sürekli özür dileyen bir kişinin, tartışmalarda haklı bile olsa geri adım atma eğilimi göstererek sağlıksız bir ilişki döngüsünü pekiştirebileceğini belirtiyor. Bu kişilerde genellikle aşırı kaygı, suçluluk duyguları ve kendi davranışlarını sürekli sorgulama gibi psikolojik belirtiler de gözlemlenir. Bu durum, özür dilemenin tek başına bir davranış olmaktan ziyade, daha geniş kapsamlı bir kaygı ve özgüven sorununun dışavurumu olduğunu gösterir.
Kadınlar Neden Daha Çok Özür Diliyor?
Araştırmalar, kadınların erkeklere kıyasla daha fazla özür dilediğini ortaya koyuyor. Ancak Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, bu durumun biyolojik bir farktan kaynaklanmadığını, aksine toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili olduğunu belirtiyor. Aydın, küçük yaşlardan itibaren kız çocuklarına uyumlu, kibar ve "iyi" olma mesajlarının verildiğini, erkek çocuklarının ise daha çok bağımsızlık ve otoriteye teşvik edildiğini ifade ediyor. Bu toplumsal roller, kadınların sosyal ilişkilerde uyumu korumak adına özür dilemeye daha yatkın olmasına yol açıyor.
Gereksiz Özür Dileme Alışkanlığı Nasıl Değiştirilir?
Bu davranış kalıbını değiştirmek için atılması gereken ilk adım, öz farkındalık geliştirmektir. Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, kişilerin hangi durumlarda gereksiz özür dilediklerini fark etmek için bir "özür günlüğü" tutmasını öneriyor. Bu farkındalığın ardından, özür yerine teşekkür etme gibi alternatif ifadelerin kullanılması davranışın otomatikleşmesini kırmada etkili olabilir. Örneğin, "Geç kaldım, kusura bakma" yerine "Beklediğin için teşekkür ederim" demek, hem karşı tarafa saygılı bir yaklaşım sergilerken hem de kişinin kendi özgüvenini zedelemesini engeller.
Son olarak, Aydın, bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi yöntemlerin, kişinin düşünce kalıplarını sorgulamasına ve daha sağlıklı iletişim becerileri geliştirmesine yardımcı olabileceğini belirtiyor. Güvenli iletişim pratikleri sayesinde, bireyler özür dilemeden de saygılı ve net bir şekilde kendilerini ifade etmeyi öğrenebilirler.